AZİZLİ
KÖYÜ
17.05.2015
Yozgat
Doğa Gezginleri ekibinin bu haftaki etkinliği, Yozgat şehir merkezine 8 km
uzaklıkta bulunan Azizli Köyü’ne gerçekleşti. Azizli Köyü, Yozgat merkeze bağlı
olan en yakın köylerden bir tanesidir. İl merkezine yakınlığının yanında Bozok
Üniversitesi Kampüsü’ne olan uzaklığı ise 1.5-2 km civarındadır. Daha önce yapılan
program gereğince ekibimiz saat 09:00’da Çapanoğlu Camii önünde toplandı. Taha Hocamızın
arabası ile Bozok Üniversitesi Kampüsü’ne ulaşıldıktan ve aracın Fen Edebiyat
Fakültesi parkına bırakılmasından sonra bu gezimizin ilk adımlarını atmaya
başladık. Kampüs kapısından çıktıktan sonra sol taraftaki Kız Öğrenci Yurdu’nun
yanından geçerek Boğazlıyan yolunu kısa bir süre takip ettik. Ardından ana yolu
terk ederek sağa doğru saptık ve çoğu köyün kaderi olan toprak yol çilesinin en
azından bu köy için geçerli olmadığını gördük. Kısmen mıcırlı olan yoldan
ilerleyerek bir müddet sonra köye ulaştık. Köyün girişinde yolun sağ ve sol
tarafında olmak üzere bir mezarlık ile karşılaştık. Ardından köyün içerisine
dahil olduğumuzda herhalde daha uyuyor olacaklar tarzında kendi aramızda
konuşur iken köyün imamı Bekir Bey bizleri fark etti ve hemen yanımıza geldi.
Beraberinde oğlu Said Efe ve sürekli gülümseyen tatlı yeğeni de bulunuyordu.
Bekir Bey ile bir süre sohbet ettikten sonra köyün içerisinden geçerek
yanımızda getirdiğimiz kahvaltılıklarımızı yiyeceğimiz alana doğru yola
koyulduk. Arkadan Bekir Beyin ………..’dan benim ilahileri dinleyin sesi
işitiliyordu. Konak yerimiz olan çeşmeye yaklaşır iken 3 dönümlük bir arazide,
içerisinde meyve ağaçlarının olduğu güzel bir bağ evinin sahibi olan İlyas Bey
çitlerin ardından bizleri selamladı. Yanına yaklaştığımızda hafta sonları
ailesiyle birlikte buraya gelerek dinlenme fırsatı bulduğunu bizlere aktardı. Yeşillikler
içerisindeki çeşme yanına vardığımızda mutad olduğu üzere Qiyas hocamız hemen
semaver hazırlıklarına başladı. Sıcak havada bulduğumuz gölgeliğe sevinirken
birazda hayvanların yaşam alanlarını daralttığımızı fark ettik. Belki de
yabancı olduğumuzu anlayan köyün ineklerinin merakını cezbetmiştik..!
Kahvaltımızı yaparken bizi ara ara ziyaret etmekten geri durmayan ineklerden
başka hayvanlarında bize yaklaşmakta olduklarına şahit olduk. Bunlar arasında
başlangıçta bizleri tedirgin eden ancak kuyruklarını ısrarla sallayıp içimize
su serpen çoban köpeklerini evvela zikretmeliyiz. Bundan başka koyunlar,
analarının ayaklarının yanından ayrılmayan yavrular ve çobanların ata tercih
ettikleri eşekler… Kısa sürelide olsa bir leyleğin dinlemek için indiğine tanık
olsak da bizleri hoş karşılayan köpeklerin hemen hepsinin onun peşinden
koşmalarının akabinde tekrardan havalandığı gördük. Sohbet eşliğinde geçen
kahvaltımızın sonlarında çobanlarda yanımıza geldiler. Yüzlerinden tertemiz Anadolu
insanları oldukları anlaşılan Mehmet ve Celal Bey ikram ettiğimiz çayları
içerlerken bizlerde onlara en çok merak edilen soruları yönelttik. Onlar,
köyler de 3-5 bin TL maaş için bile çalışacak çoban bulunamadığı şeklindeki
yaygın görüşün en azından bu bölge için geçerli olmadığını söylediler. Ardından
mesleğin zorluklarından dem vurdular ancak hırsızlık yapıp yüzü kızarmayan
insanların olduğu bu dünya da, Celal Bey güneşten kızarmış yüzünü örten şapkayı
kaldırarak, yine de bu peygamber mesleğinin ne kadar onurlu bir yanının
olduğunu türlü örneklerle bizlere tekrardan hatırlattı. Onlara veda ederken ekmek
ve peynir ile beslediğimiz köpeklerden bir tanesinin tercih yapmakta
zorlandığını fark ettik. O, bir arkasına bir bize baktı ve uzun bir süre
bizimle geldikten sonra ağaçların arasında istirahate çekildi. Dönüş yolunun
uzaktan görünen kampüsten de anlaşılacağı üzere daha kısa süreceği belli idi.
Ancak biz araçların takip ettikleri yoldan giderek en azından bu en kısa süreli
gezimizi azda olsa uzatmayı tercih ettik ve kampüs içerisindeki Erkek Öğrenci
Yurdu’nun hizasında bulunan fabrikanın yanındaki yoldan ana yola ulaştık. Şehre
dönmek üzere aracın yanına ulaştığımızda saat 14:00 olsa da, bu en kısa süren
gezide dahi epey yürüdüğümüzü anladık. Zira telefonlardaki adımsayarlar 17 bin
adıma işaret ediyordu.
İşbu
yazı, İstiklal Madalyası sahibi ancak doğaya olan aşkından ötürü Manisa Tarzanı
lakabıyla maruf Ahmet Bedevi’nin (ö. 1963) Yozgat’taki temsilcisi olan şahsın (Murat
Tural) kaleminden çıkmıştır. Daha yeşil bir doğa temennisi ve bir sonraki
gezide buluşmak dileği ile…